Kural ve kuralsızlık üzerine

Geçtiğimiz cumartesi günü Last Penny Tunalı’da Cem Önertürk’ün girişi ücretsiz yan flüt konserini dinleme imkanı buldum. Orada habersizce otururken masadaki konser broşürünü görüp dinlemeye karar verdik. Hem bulunduğumuz mekandaydı hem de yakında başlayacaktı, ki böylece dinlemeye karar vermek zor olmadı. Büyüleyici dekorasyonu ve başarılı bir işletmesi olan Last Penny’nin arka kısmına geçtik. Konser boyunca konuşmamız yasakmış; girişte gerekli uyarıları alıp ön tarafta bir yere oturduk.

Geçtiğimiz cumartesi günü Last Penny Tunalı’da Cem Önertürk’ün girişi ücretsiz yan flüt konserini dinleme imkanı buldum. Orada habersizce otururken masadaki konser broşürünü görüp dinlemeye karar verdik. Hem bulunduğumuz mekandaydı hem de yakında başlayacaktı, ki böylece dinlemeye karar vermek zor olmadı. Büyüleyici dekorasyonu ve başarılı bir işletmesi olan Last Penny’nin arka kısmına geçtik. Konser boyunca konuşmamız yasakmış; girişte gerekli uyarıları alıp ön tarafta bir yere oturduk. Konserde alışılagelmiş art arda sıralanan parçalar dinlemeyi beklerken Karadeniz insanının ruh hali denilen parçadan tutun da “zikir çekmek” ve “meditasyon” kısımları olan parçalarla karşılaştım. Besteci flüte bir üflüyor bir duruyor, hızlanıyor yavaşlıyor… Tam kendinizi kaptıramıyorsunuz ama ilginç de geliyor öylece ne olacağını bekliyorsunuz. Besteci arada açıklamalar yapıyor: Karadeniz bestesi nasıl yapıldı, şuan çalacak parça Fransız bir besteciye ait ve isminde “transform” geçiyor. Masalara bakıyorum, insanların bazıları aşina bu duruma bazıları da benim gibi değişik hissediyor. Sonra bitiriş konuşmasında besteci çağdaş sanata övgüler yağdırdı ve çağdaş sanatın özgürlük olduğundan, eski sanat formlarının değiştiğinden bahsetti.

Benim de hemen aklıma birkaç hafta önce izlediğim Aveline Lesper’in çağdaş sanat eleştirisi videosu geldi. (Merak edenler için link: https://youtu.be/pgF9nate2J0) O ilk izlediğim anda Lesper’den çok etkilenmiştim çünkü hem günümüzün tüketim alışkanlıklarına değiniyor hem sanatın anlaşılması gerektiğinden, emek istediğinden bahsediyordu. Çağdaş sanatın soyutluğu hatta kaousluğu üzerine şu yorumu yapıyor Lesper: “İnsanlar anlamıyorlar; çünkü bu sanat değil.” Günümüz sistemiyle de şu şekilde bağdaştırıyor: “Fakat genel olarak akademi, sanatçılar, piyasa, her türlü objeyi sanat eseri olarak tasdik ediyorlar; çünkü bu muazzam bir satış aracı haline gelmiş durumda.”

Bu videoyu konserini dinlediğim yanflüt sanatçısına sorduğumda bu videoyu bilmediğini ama çağdaş sanatın herkese özgürlük sağladığını, eski bilinen kurallı formların yerine kuralsızlık gelmesinin hiçbir sakıncası olmadığını söyledi. “Eğer istersem sahneye sıçarım ve buna sanat derim. Kimse bunu inkar edemez.” dedi.

Bir yandan eski formların yıkılması ve kuralsızlığın kural olması fikri cazip geliyor. Ama mesela olay birinin duvara muzu bantla yapıştırıp milyon dolarlara satması mı? Bu zihniyeti de anlayamıyorum çünkü dünyada bu kadar aç insan varken on beş saniyelik “bir sanat eserine” para verilmesi hiç mantıklı gelmiyor; daha doğrusu adaletsiz geliyor. Öte yandan çağdaş sanatın kitlelere neden harika geldiğini anlayabiliyorum. Günümüz değişen sistemini ve yaşayış biçimlerini düşünürsek kuralsızlık ve hız elbette sanata da yansıyacaktır. Ancak sanat estetik değil midir? Şimdilerde estetiksiz eserler her yerde mevcut. Ayrıca kulağa rahatsız edici gelen sesler dinlenip sanat denebiliyor. Cem Önerturk günümüzde üç-dört dakikaya sığdırılan Spotify şarkılarından da bahsetti. Bu şekilde şarkıların kısılıp sıkıştırılmasının da o zaman tüketim olduğundan çünkü eski zamanlarda bir sanat eserinin üç dört dakikaya sığdırılmasının hayal edilemeyeceğini hatırlattı. Şimdi düşününce, iki dakikalık şarkılar için Spotify’a ödeme yaparak sürekli yeni müzikler keşfetmeye çalışıyoruz. Spotify bize liste hazırlıyor, insanlar sürekli şarkı keşfetme yarışı yapıyor. Tuvalete giderken bile şarkı dinleniyor.

Açıkçası sanatın hem emek isteyen hem de anlaşılabilir olmasından yanayım ancak özgürlüklerin tadının çıkarılması da fena bir fikir olmayabilir. İnsanların bir noktada tekrar eski gelenekleri aradıkları da gözlemlenen bir gerçek. Ama ben şimdi tam karşımda duran duvara iki sprey sıkıp anlamsız şekiller yaparsam ve bunu gören herkes beğenirse bile kendimi sanatçı olarak ifade etmemeliyim. Sanat bu kadar basit ve kolay olmaması gerekiyor gibi hissediyorum.

Siz ne düşünüyorsunuz?

%d blogcu bunu beğendi: